14 Haziran 2012 Perşembe

"ÖLÜM ALLAH'IN EMRİ"

Kaybettiklerinizin hesabını yaptınız mı hiç?

Hayatı bir kenara itip, dur durak bilmez koşuşturmalarınıza kısa bir ara verip saydınız mı?
Kaç ayrılıkla yıkıldınız?
Kaç ölüm geçti başınızdan?
Kaç kere kalbim buna dayanmaz dediniz?
Ve kaç kere umursamadı kalbiniz?
Ölüm Allah’ın emri ayrılık olmasaydı” sözü hâlâ teskin ediyor mu sizi?
Sahi ölüm her kapıda duracağı için ayrılıktan daha mı hafif?
Size öyle mi geliyor sahi?
Bırakın kendinizi kandırmayı!
Bırakın artık!
Her zaman o kadar da kötü değildir ölüm.
Ancak her zaman yaşamın en çaresiz anıdır.
Ve her zaman, en hüzünlü ayrılıktır ölüm.
Evet, bir ayrılıktır ölüm.
Nefes alıp verilen müddetçe kavuşulası olmayan.
En kesin ayrılıktır ölüm.
En hazin ayrılıktır.
Ölenle ölümün arasındaki son durak, ulaşılmadan bilinemiyor.
Hayatımız bir yığın sebeple sürüyor ve bir tek nedenle sona eriyor.
Kendimize mezar olsun diye satın aldığımız evler, arabalar, uçak biletleri nasıl da heyecanlandırmıştı bizi.
Ölmek için, bilerek yaşıyoruz hayatı ve ölümümüzün sebeplerine sahip olmak için, bilmeden heyecanlanıyoruz.
Bazen bir yoğun bakım odasında selamlıyor bizi ölüm.
Sevdiklerimizden duvarlarca uzak, yalnız başımıza, soluklanmak için bir cihaza tutunarak bekliyoruz ölümü.
Kimi zaman randevusuna gecikiyor ölüm.
Ancak gelmediği olmuyor asla.
Yaşamak ihtimalimiz ölmek ihtimalinden milyon kere az.
Biz; bir türlü çözemesek de, ölmediğimiz her gün şanslıyız aslında.
Damarlarımızda rutin dolaşımını yapan kan; iki saniye pıhtılaştığında, muhtaç olduğumuz oksijen; sobadan çıkan dumanla boğuştuğunda, içtiğimiz su nefes borumuza kaçtığında ölüyoruz.
Bunun gibi milyonlarca aksilik pusuda bekliyor bizi.
Yaşamak; milyonlarca aksiliğin olmama ihtimalini değerlendirdiğimiz dakikalardan ibaret sadece.
O halde; ölüm Allah’ın emri, aksilik olmayınca...

0 yorum: